Mümkün

[Mümkün]

Bir arada yaşam beraber mümkün

YADA Vakfı olarak sivil toplumun farklı aktörleri arasındaki diyaloğun artırılması ve bu șekilde sivil toplumun daha etkili hale gelmesi için çalıșmalar yürütüyoruz. Tüm bu etkinliklerimizde hem çalıșma alanları hem de arka planları ve motivasyonları açısından oldukça farklı birçok kurumu bir araya getiriyor, birlikte müzakerenin ve hatta iș birliklerinin peșine düșüyoruz.

AB Bașkanlığı tarafından uygulanan Sivil Toplum Diyaloğu V Programı kapsamında 2019-2020 yıllarında yürüttüğümüz “Türkiye ve AB’de Sivil Toplum Kurulușlarının Çokkültürlülük Yaklașımının Güçlendirilmesi” projesiyle Bir Arada Yașam: “Beraber Mümkün” diyerek yola çıktık, farklı kimlik ve kültür gruplarının bir arada yașam tecrübelerine odaklandığımız bir etkinlik serisi gerçekleștirdik. Çünkü biz biliyoruz ki, Beraber çabalarsak bir arada yașam mümkün.

Türkiye’deki sivil toplum kurulușlarının tematik ve metodolojik çeșitliliğine bakıldığında gelișmiș demokrasilerde bulunabilecek her șeyi görmek mümkün. Sivil toplum, Türkiye’nin çok kültürlü, çok etnisiteli, çok dilli, çok dinli ve çok mezhepli gerçeğinin bir yansımasını kendinde barındırıyor. Ancak STK’ların hem kendi aralarında hem de kamu yönetimi ve özel sektör gibi karar merkezleri ile ilișkilerine bakıldığında bu çoğulcu yapı yerini içe kapanmıș kümelerden olușan çok parçalı bir fotoğrafa bırakıyor. İçine kapanma hem çalıșma alanları ve odaklanılan temalarda, hem de kimliklerde kendini gösteriyor. STK’lar bir yandan kendi konularının sınırlarını çok kalın çiziyor ve bașka konularla aralarındaki siyasal ve kimlik eksenli kutuplașmasından etkileniyor ve ait olduklarını düșündükleri kümenin dıșında kalanlarla temas etmemeye özen gösteriyor. Bu nedenle YADA olarak orta ve uzun vadede kendini daha iyi ifade edebilen, çatıșma dili yerine müzakereci bir üsluba sahip, kamuoyu olușturma gücü ve etkisi yüksek bir sivil toplum olușmasını destekleme vizyonu ile projeler hayata geçiriyoruz.

Önyargılarımızı așarsak diyalog mümkün. Ve bu önyargıların așılması da diyaloğun ilk adımı. Diyalog sorunların çözümü için “ișe yarayabileceği” gibi, farklılıkların, birlikte sorunların tespiti ve mücadele alanlarının keșfi için de çok önemli bir araç. Farklı dünya görüșleri olan, farklı kimliklerin, kültürlerin temsilcileri olan çok farklı kurum ve kișilerin birbirlerine hikayelerini anlatmasının da bu anlamda yeni mücadele alanlarının keșfine önemli bir zemin olușturacağını düșünüyoruz.